9.18.2008
9.16.2008
bi' an - yirmidört

meğerse biz tam da onun doğumgününde tanışmışız.
ben o günün onun doğumgünü olduğunu biliyordum, ama o gün tanıştığımızı bilmiyordum.
tam olarak onun doğumgününün ertesi günü tanıştığımızı sanıyordum.
ve o zamandan beri ne sözcükler, ne yazılar, ne muhabetler...
bir sene mi, üç mü beş mi?
müstehzi gülücükle masanın karşısından işaret çaktı: "kalk!"
"şimdi dans etmek istemiyorum"
"dansetmeyeceksin, kalk!"
kalktım, önümde güvenle yürüyen iki adımı izledim.
kalktım bakalım, bildim ben.
yürüdüm, iki adım...
iki bardak söyledi, iki tuzlu bardak, iki limon dilimi.
e hadi o zaman, kutlu olsun!
ben o günün onun doğumgünü olduğunu biliyordum, ama o gün tanıştığımızı bilmiyordum.
tam olarak onun doğumgününün ertesi günü tanıştığımızı sanıyordum.
ve o zamandan beri ne sözcükler, ne yazılar, ne muhabetler...
bir sene mi, üç mü beş mi?
müstehzi gülücükle masanın karşısından işaret çaktı: "kalk!"
"şimdi dans etmek istemiyorum"
"dansetmeyeceksin, kalk!"
kalktım, önümde güvenle yürüyen iki adımı izledim.
kalktım bakalım, bildim ben.
yürüdüm, iki adım...
iki bardak söyledi, iki tuzlu bardak, iki limon dilimi.
e hadi o zaman, kutlu olsun!
9.12.2008
istiyorum-istemiyorum - iki

küller küllere, toprak toprağa, tozlar tozlara...
9.11.2008
ben ayşe nasılım - altı
içten bir yengeç o.
ayaklarına ilk deniz kumu geldiğinde bundan hoşlanmadı.
ayakları denize ilk değdiğinde, o koskoca suyun derinliğinde kaybolacağını düşündü.
ayaklarına ilk deniz kumu geldiğinde bundan hoşlanmadı.
ayakları denize ilk değdiğinde, o koskoca suyun derinliğinde kaybolacağını düşündü.
gidilip en en en küçüğü alındı.
altındaki bez çıkarıldı.
giyinmeyi sevmeyen o ayşe, bikinisi giydirilirken hiç sesini çıkarmadı.
9.08.2008
bu kış neler yapılsın?

bu yaz neler yapılsın listesinde iki eksik oldu. mojito ve sangria. sangria'nın yazın sonuna doğru mebzul miktarda tüketilmesi, ev ahalisinin eksiğini kapatmaz, arayı doldurmak zorundayız. şöyle ki:
"e, n'apçaz, yapamadık bunları"
"yapsak yine, mojito mesela, olmaz mı kış kış?"
"hayır, konsepte uygun değil"
"buldum! blody marry!"
"biliyor musun yapmayı?"
"evet ki"
o karabiber merhem olur, iner boğazdan aşağıya.
ama yaz listesindeki vişne likörü yapıldı, demlenmeyi bekliyor. zaten çıkılan gezilerdeki köy pazarlarından alınan apacı biberler yeter bize bütün kış. kendilerinden dört çeşit turşu hazırda bekliyor bile. domatesli, sirkeli, soslu ve kuru olmak üzere...
31 eylül'de bazılarını görücüye çıkaracağız.
listeye o sırada eklenecekler de pek yakında!
8.28.2008
bi' an - yirmiüç
8.26.2008
8.22.2008
bi' an - yirmiiki
8.18.2008
ben ayşe nasılım - beş

bayat bayat "beni bi' öp, bi' öp" diyemezsin ona.
mesela ayakkabı bağcığını bağladığında, sana karşı şefkatini ve minnetini göstermek için, kucağında kafasını döndürüp dudağını tam senin yanağına denk getirir ve sapsakin bir öpücük kondurur.
sorgusuz bir öpücük.
sonsuza kadar o ayakkabıyı bağlıyor olmak istersin.
veya onu banyo yapması için küvete yerleştirdiğinde, coşkusundan ne yapacağını bilemez ve yapıştırır bi' tane...
eğer şanslıysan dudağına rastlar o dudak ve böylece o ince dudağın nasıl bi' yumuşaklıkta olduğunu anlama zevkine erişirsin.
ama ona asla "öp, öp" dememelisin, hep "babayı" alırsın!
8.13.2008
bi' an - yirmi
"n.ç.'nin hayatta yaptığı en iyi şey ne peki"
"bu"
"bu"

çok olmadığımız kesin
çok olan tarafta değiliz
çok olan tarafta olmayacağız
türkiye'de kürt olacağız
kürtlerde ermeni
ermenilerde süryani
gidip almanya'da türk olacağız
hollanda'da surinamlı
fransa'da cezayirli
iran'da azeri
amerika'da zifiri zenci olacağız
çoğalan zencide mutlaka kızılderili
israil'de filistinli
köpeğin karşısında kedi
kedinin karşısında kuş olacağız
kuşun karşısında börtü böcek
hakemler hep karşı takımı tutacak
ve biz hep yedi kişiyle tamamlayacağız maçı
çiçeklerden kamelya olacağız
az kolumuzun tarafında
solda olacağız
bu itirazın ilk şartı
solda da az olacağız
devrimi çoğaltırken çünkü
bir başka devrime hızla azalacağız
bu da itirazın ikinci şartı
ben ayşe nasılım - dört
rüyasında tavşanlar gibi hoplaya zıplaya yürüdüğünü görüyordu.
kendisinin de yürüyebileceğini anladığı o anda, çok heyecanlandı.
iki elini de açıp havaya kaldırarak dengesini sağladı o günlerde.
düştü, kalktı, düştü, kalktı.
hiç bir düşüşünde ağlamadı, kalktı.
ilk bir kaç adımı attığı günü kahkahalarla karşıladı.
ağzını yarım metre açarak ve o küçük dili bize göstere göstere attığı kahkahalarla.
yürüdüğü gün birbirimize sarılmadık, ama onu arkasından hayran hayran izledik.
en çok parmak uçlarına basarak bir yere tutunduğu zamanlar aklımızda kalacak. o topuk!
8.12.2008
8.05.2008
ben ayşe nasılım - üç
7.31.2008
7.24.2008
ben ayşe, nasılım - iki
7.22.2008
bi' an - onaltı
işte bu şarkı çalıyor, beyaz tüller, balkon kapısından dışarıya sarkıntılık yapıyor.
balkon kapısının arkasında deniz var.
yerde hafif terlikler, duvarda mavi tülden bir şal.
oda tuzlu, vakit öğleden sonra-neredeyse akşamüstü.
bir saatlik öğleden sonra uykusunun üstü.
rüzgâr nasıl da beyaz tülleri aşıp şalı yalıyor.
tuzluyum-tatlıyım.
Discover Paris Combo!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)