4.25.2008

bi' an - sekiz


adamı boynunun sol yanından öptü. yataktan kalktı. koridordan parmakuçlarında geçerek diğer odaya yürüdü. elindeki defteri, yumuşak bir hareketle pencerenin önündeki masaya fırlattı. defter masanın köşesine kadar gidip orada durdu.

sandalyeyi masaya yaklaştırdı. oda karanlıktı, karşı pencerenin ışığı masaya vuruyordu.

yazdı. "söyledim, bir kere daha söylerim. yarın ölsem gam yemem."

sonra uzun uzun duş aldı. yüzüne kremli sabun, vücuduna kekikli şampuan, saçına yumuşatıcı krem sürdü.

çıkıp yatağa gitti. yatağın sol tarafında duran konsolun üstündeki şişelerin hepsini boğazlarından tutarak yatağa aldı. yüzüne ve vücuduna yaseminli krem, ayaklarına naneli losyon, ellerine kakaoulu masaj yağı sürdü.

son olarak, bütün gece onun boynunun yanında uzanacak boynunun sol tarafına şeftali kokulu parfüm sürdü.

sağ elinin parmaklarını, onun sol elinin parmaklarına geçirdi. bir dakika sonra uykuya daldı.

4.24.2008

bi' an yedi


avanos, ocak '6

"aaa, ama ot kokuyor burası"
"e, işte şu oğlandan geliyor"
"bu köprü onun için mi sallanıyor, yoksa..."

bi' an - altı

ağustos '5

"akşam nerde olacaksın"?
"bilmem"






"nasıl? gitmeyecek misin cock'a?"
"ah, unutmuşum, bugün cuma değil mi?"

teşekkür



yolda, belde, otobüste, trende, metroda, işyerinde, her türlü ortalık yerde, rahat rahat rimel sürme, sürme çekme, aynaya bakma, ve krem sürünmelerimin yolunu açan bu kadına...

yılda bi' gün

yetkililer bu havaları, istediği ânı yeniden yaşamak isteyen kimseler için tatil ilân etti. tatil senede bir gün geçerli olacak ve herkes, bu havalarda eskiden ne yapıyorlarsa yapmakta serbest bırakılacak. sabah uyandığı andan itibaren havanın bu hava olduğunu hisseden her bir kişi, herhangi bir belge sunma zorunluluğu olmaksızın seçtiler:

- birisi bir arabanın sağ koltuğuna geçti. araba şehrin kuzeybatısına doğru giderken olduğu yerde uyuyakaldı.
- birisi okuldan kaçıp lise arkadaşlarıyla buluştu. ağzına kadar sigara dumanıyla dolu olan iki katlı kafelerden birisine gittiler. sabah 11:00'den itibaren votka-vişne içmeye başladılar.
- birisi bir otobüse binip edirne'ye doğru yola çıktı. büyükçekmece gölünü geçerken içinde "öyle böyle değil" bir nikbinlik kapladı.
- edirne'ye doğru giden başka birisi, yolda durup henüz açmamış günebakanları izledi. aslında edirne'ye değil, karaağaç'a gidiyordu. vardığında saat 12:00'ydi. iki tarafı ağaçlarla kaplı ana caddenin sağ tarafındaki köy kahvesine oturup ahmet hamdi'nin "beş şehir"ini okumaya koyuldu.
- okuldan kaçanlar, iki saat sonra sahile inmeye karar verdiler. sahile inenlerden ikisi deniz feneri'ne kadar yürüdü. diğer ikisi kayalıklara oturdu, elele tutuşup (ilk defa yapıyorlardı bunu) küçük kanyaklarından iki yudum aldılar.
- birisi öğrencilik yıllarında her adımını bildiği üniversitelerden birinin kampüsüne gitti. avludaki çınarın yamacına oturdu. içi kurumuş nilüferlerle kaplı olan küçük havuzu seyretmeye başladı.
- birisi evde kaldı. kendine bi' çay yaptı. öğlene kadar kahvaltı ederek türk filmi seyretti. öğleden sonra dışarı çıkıp yürüyerek saraçhane'ye gitti. müzik dinliyordu.
- birisi kalktı, heybeliada'ya gitti.
- birisi sabah 8 otobüsüyle ankara'ya gitti. küçük bir kahveye oturdu. bir telefon kulübesinden eski bir arkadaşını aradı. beraber üç saat o kahvede oturdular. sonra kalkıp bütün gün hiç bi' şey yapmadan durdular.
- birisi sevgilisine kahvaltı hazırlamaya girişti. o daha uyanmadan işini bitirmek için ayakuçlarında yürüyerek yaptı bütün her şeyi. kaymak olmadığını farkedince pek bozuldu. kalktı kaymak almaya gitti. içeri girdiğinde sevgili hâlâ uyanmamıştı, "ohh"tu. kapı aralığından uyuyan ona göz süzdü. kalktığında daha güzelini yapmaya söz verdi. kaymağı da masaya koyduktan sonra tatlı bir müzik açtı, yatak odasının kapısından içeri girdi...
- birisi bir bulgaristan otobüsüne bindi.
- birisi bir londra uçağına bindi.
- birisi sevgisinden ayrıldı.
- birisi anne-babasının evine gitti. televizyonu açtı. üstüne bir battaniye aldı. annesi mantı yaparken ona yardım etti. televizyonda nahit sırrı örik'in senaryosunu yazdığı bir film vardı. sene 65'ti.

4.21.2008

bi' an - beş

- ne diyor bu şarkıda?
- ingilizce bilmiyor musun?
- ne diyor işte, anlamıyorum.
- babylon diye bi' köy varmış. orda yaşayanları anlatıyor.
sahtekâr!