11.25.2010

sercihan


kapıyı kapattım, kapandığına emin oldum....
puşt.
benim spontan fikirlerim iyiymiş, ama sonrasını hep beraber değerlendirmeliymişiz. ne spontan fikri? bi' tane tabloyu boyayacağız, meşrebine uygun, sen de onu antika diye bazı tiplemelere yutturacaksın. gerizeka! spontanı sofistikesi mi var?
zaten ofisi nerede belli değil, hangi yoldan gideyim, hangi şarkıyı dinleyeyim bilmiyorum.
aklıma bazı küfürler geliyor; "göte göt diyemeyecek miyiz hakim bey", "rüşvetin belgesi mi olur pezevenk", hatta "ibne hakemler, orospu çocuğu federasyon" diyesim geldi. güzelliklerden güzellik beğen.
vakko'ya girip fikirlerimi onlarla paylaşasım ve acayip para kazanasım bile geldi. aman canım, güzelim spontan fikirlerimi kapitalizmin mi hizmetine sunacağım diye vazgeçtim.
bi de üstüne unutayım mı sana! neydi be! seydihan, sacitcan, sadican, kolican. nasıl sinirim bozuk, hatırlayamıyorum bildiğin...
arada acaba ayakkabılar mı denesem dedim: üşengeçlik!
ay!
telefon çaldı. ismini hâlâ hatırlayamıyorum, ama kendimden umutluydum.
- meriba, naber?
- iyiyim canım, sen n'aptın?
- sercihan (allah yardım etti!) ben sana bi' şey söylemek istiyorum.
- ha canım.
- yazmak çok sancılı bi' süreç be sercihan.
- tatlım ben hep senin yazmanı destekledim biliyorsun.
- sercihan, ben hiç bir bok yazmadım ki. ne yalancısın be sen!
- ama sen istiyordun hep yazmak, okudum biraz senin yazdıklarını!
- sercihan, ayrılalım istiyorum.
- neden, ama...
- sercihan ben senden hep kaçtım.
- tamam bebeğim, bunu biliyorum, hep biliyordum, ama şimdi yanındayım işte, geldim.
- yalan söyledim lan. hep falan kaçmadım. bi' erol vardı ya, benim çocukluk arkadaşım, ben onunla evlenmeye karar verdim.

Hiç yorum yok: